“Riskleri değil, tedbiri konuşmalıyız”
Deprem riski ile kafa yormak yerine bunun tedbir tarafını konuşmak gerektiğinin altını çizen HKMO Antalya Şube Başkanı Okan Hançer, “Bundan sonra ne yapabiliriz? Onu konuşmalıyız” dedi. Tedbir için yapılması gerekenin akıl ve bilimle hareket etmek olduğunu vurgulayan Hançer, “Aklın yolu bir. İlimden, bilimden, mühendislikten şaşmadığımızda zaten gerekli tedbiri almış olacağız” ifadelerini kullandı.
Kahramanmaraş merkezli depremin yaraları sarılmaya devam ederken, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası (HKMO) Antalya Şube Başkanı Okan Hançer, bölgede gerçekleştirdikleri çalışmalarla ilgili bilgi verdi. Harita ve kadastro mühendislerinin depremzedelere yardımın yanı sıra bölgede hasar tespit çalışmaları da gerçekleştirdiğine dikkat çeken Hançer, yaşanan bilgi kirliliğine işaret ederek, “Depremde bir yer kabuğu hareketi oluyor ama bu homojen bir şekilde olmuyor. Uydu görüntüleri üzerinden yaptığımız deformasyon ölçümlerine göre deprem bölgesinde 3 ila 8 metre arasında bir yer kabuğu hareketi olduğunu tespit ettik” dedi. İskenderun Limanı’ndaki su basmasının da dolgunun çökmesinden kaynaklandığını belirten Hançer, 35-40 santimetre arasında çökme tespit ettiklerini açıkladı. Deprem açısından Antalya’nın durumunu da değerlendiren Hançer, kentteki bina stokunun kötü durumda olduğunu belirterek biran önce riskli yapı tespitinin yapılması gerektiğini kaydetti. Fay hatlarının belli olduğuna işaret ederek nerelerde deprem olacağının bilindiğini ancak ne zaman ve hangi şiddette olacağının bilinmediğini belirten Hançer, deprem konusunda riskleri değil alınacak tedbirleri konuşmak gerektiğini söyledi. Hançer, yapılması gerekenin akıl ve bilimle hareket etmek olduğunun altını çizdi.
“İHTİYACA YÖNELİK TOPLADIĞIMIZ YARDIMLARI DOĞRU YERE GÖNDERDİK”
Genel Merkez ile koordineli bir çalışma yürüttüklerini belirten Hançer, “İlk aşamada olayın büyüklüğünün farkına bizde varamadık. Büyük depremin şokunu yaşadık. İkinci günden itibaren üyelerimizle birlikte neler yapabileceğimizi değerlendirdik. Öncelikle Genel Merkezimize bildirilen bölgedeki üyelerimizin ve yakınlarının tahliyesine yönelik bir çalışma başlattık. Otobüslerle tahliyelerini sağladık. TMMOB Antalya İl Koordinasyon Kurulu organizasyonunda yardım faaliyetlerinde bulunduk. TMMOB’a bağlı bütün meslek odaları olarak, üyelerimize duyuru yaparak yardımları İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Antalya Şubesi’nde topladık. Kendi imkanlarımızla araç organize ederek bu yardımları bölgeye ulaştırdık. Burada bizim avantajımız, oradaki meslektaşlarımızdan ihtiyaçları öğrenerek ona göre topladığımız yardımları, yardım ulaşmayan yerlere kısa sürede ulaştırabilmek oldu. Anında koordinasyonla direkt ihtiyaca yönelik doğru yere yardımları gönderdik. Yardımları toplamaya devam ediyoruz” dedi.
“YARDIMLAR VALİLİK KOORDİNESİNDE SÜRECEK”
“Bundan sonraki yardımlarımızı AFAD ve Antalya Valiliği ile organize olarak yapacağız” diyerek yardımların koordinasyonuyla ilgili Antalya Ticaret ve Sanayi Odası’nda gerçekleştirilen geniş katılımlı toplantıyı hatırlatan Hançer, “Bütün STK’lar iyi niyetli olarak kendi çabasıyla çalışıyor. Yardımların tek elden koordineli olarak yürütülmesi yönünde bir toplantı yapıldı. Bundan sonraki yardımlarımızı Valilik koordinesinde yapacağız” dedi. Antalya’da oteller, misafirhane ve KYK yurtlarında 72 bin, yakınları veya kendi imkanlarıyla gelen 30 bin olmak üzere toplamda 100 bin civarında depremzede bulunduğuna işaret eden Hançer, “20 bin depremzedenin daha gelmesi bekleniyor. Antalya toplamda 120 bin civarında depremzedeye ev sahipliği yapacak. Depremzedelerin yüzde 60’ı Hatay’dan gelmiş. Antalya’ya gelen depremzedelerin ayrı, deprem bölgesindekilerin ayrı ihtiyaçları var. Koordine içerisinde bu ihtiyaçların giderilmesine yönelik çalışmalarımız sürüyor. Bu şekilde yaraları sarmaya gayret ediyoruz” şeklinde konuştu.
“HASAR TESPİT ÇALIŞMALARINA KATILDIK, DEFORMASYONLARI TESPİT ETTİK”
Deprem bölgesinde meslek alanlarıyla ilgili de çalışma gerçekleştirdiklerini bildiren ve bu çalışmaların devam etmekte olduğunu kaydeden Hançer, “Hasar tespit çalışmalarında yer almak üzere gönüllü meslektaşlarımıza duyuru yaptık. Türkiye genelinde insansız hava araçlarıyla ilgili ekipmanı olan üyelerimizin başvurularını topladık. 250 civarında üyemizden gönüllü başvuru oldu. Bu meslektaşlarımız bölgedeki hasar tespit çalışmalarına ciddi katkıda bulundu. Oda olarak Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü ile görüşme yaparak onların koordinesinde ihtiyaç olan yerlere gönüllülük esasıyla çalışan meslektaşlarımızı yönlendirdik. Bu meslektaşlarımız ilk aşamada deprem bölgesindeki 5 şehirde, sonrasında diğer şehirlerde insansız hava araçlarını kullanarak hasar tespit çalışmalarına esas haritalama işlemleri yaptılar. Yıkılan veya az yıkılmış bina sayılarına ilişkin veriler üretildi ve ilgili yerlere sunuldu. Bu çalışmalar hâlâ devam etmekte. Bunun dışında bölgeye lazerli tarayıcı özelliği olan elektronik alet desteği gönderdik. Bunun organizasyonunu Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kadastro Dairesi ile yürüttük. Lazerli ölçüm cihazlarını binalardaki deformasyonu tespit etmek için kullandık. Depremde ayakta kalan binaların deformasyonunu, düşey ve yataydaki hareketlerinin ölçülmesi çalışmalarını yürüttük” diye konuştu.
“BİLGİ KİRLİLİĞİ YAŞANIYOR, DEPREM BÖLGESİNDE 3 İLA 8 METRE ARASINDA YER KABUĞU HAREKETİ TESPİT ETTİK”
Bilgi kirlilikleri yaşandığına işaret eden Hançer, “’Türkiye 3 metre kaydı’ şeklinde bazı şeyleri bizde okuduk. Depremde bir yer kabuğu hareketi oluyor ama bu homojen bir şekilde olmuyor. Uydu görüntüleri üzerinden yaptığımız deformasyon ölçümlerine göre deprem bölgesinde 3 ila 8 metre arasında bir yer kabuğu hareketi olduğunu tespit ettik. Bazı yerde 1, bazı yerde 3 metre, bazı yerlerde ise 8 metreye kadar hareket oldu. Bu çok büyük bir hareket. Bunun Türkiye’de genel anlamda coğrafyaya nasıl bir etkisinin olduğu daha sonra yapılacak hassas ölçümlerle ortaya çıkabilir. Bunların sahada doğruluk analizlerinin, bölgede deformasyon ölçümlerinin yapılması lazım. Kaymaların toplamda ne kadar olduğu daha sonraki ölçümlerle ortaya çıkacak” açıklamasında bulundu.
“MÜLKİYETLERDE DE KAYMALAR OLDU”
Deprem bölgesinde mülkiyetlerde de kaymaların yaşandığına işaret eden Hançer, “Ne kadar etkilendiğine göre parsel sınırları birbirine girdi. Mülkiyetlerde de bir bozulma oldu. İlerleyen günlerde bu kaymanın ölçüsü belirlenip, ileriki dönemde kadastro çalışmalarıyla bu mülkiyetlerin yeniden güncellenme ihtiyacı olacak. Vatandaşların sahip olduğu arsa ve arazilerin metrekareleri, sınırları ne kadar etkilendi? Ne kadar kayma oldu? bunlar parsel parsel ölçülecek, tespit edilerek kadastroda tescil edilecek ve vatandaşın mülkiyet sınırı belirlenecek” dedi.
İSKENDERUN LİMANI’NDAKİ ÇÖKME, DOLGU KAYNAKLI
Hatay’daki İskenderun Limanı bölgesinde yaşanan çökmeye de dikkat çeken Hançer, şöyle konuştu:
“Uzaktan algılama ve fotogrametik yöntemlerle yaptığımız analizlerden İskenderun Limanı’nda 35-40 santimetre arasında çökme olduğunu tespit ettik. Bu çökme dolgudan kaynaklı. Orada deniz yükselmedi, çökmeden kaynaklı su basması oldu. Bu tsunami, baraj çatlıyor gibi yorumlandı ama biz oda olarak kamuoyunu doğru bilgilendirme adına analizler yaptık. Bunlar ilk aşamada yapılan kısa gözlemlerle elde edilen sonuçlar. Çalışmalar devam ediyor. Sahada da doğru analizler yapıldıktan sonra gerekli açıklamalar kamuoyu ile paylaşılacaktır.”
“ANTALYA’DAKİ YAPI STOKU ÇOK KÖTÜ”
Antalya’nın deprem açısından durumunu da değerlendiren Hançer, şunları dile getirdi:
“Antalya’da yapı stoku çok kötü. Bu gerçeği hepimiz kabul etmeliyiz. Fay hatlarının nerelerden geçtiği haritalarda belli. Antalya’da deprem riski mutlaka var ama merkezdeki deprem riski Hatay, İstanbul, Gölcük’teki kadar değil. Tarihte Antalya’nın batı bölgelerinde ağır depremler olmuş ama merkezdeki geçmiş depremler 5-6 civarında olmuş. Antalya’nın batısına doğru fay hatları yoğunlaşıyor, doğuya doğru biraz daha azalıyor ama deprem riski var. Antalya’da riskli yapı stoku ile ilgili bir çalışma yok. Bunu arazi yönetimi ölçeğinde ele alıp gerekli çalışmalara zaman kaybetmeden başlamalıyız. Bu bir süreç. Siz Antalya’da depreme dayanıklı bir kent oluşturmaya başladığınızda bunu 6 ay veya 1 yılda çözemezsiniz. 3-5-10 senelik bir projeksiyon yapılması lazım. Yapıları tespit edip, yıkıp tekrar yapmak kolay değil.”
“SİYASETTEN AYRI TUTULMALI, ANTALYA’NIN ANAYASASI GİBİ OLMALI”
Bu çalışmaların seçim kaygısıyla yapılmaması gerektiğinin de altını çizen Hançer, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu süreç Antalya’nın anayasası gibi olmalı. Bu bütün belediye başkanlarının ortak el ele vermesi gereken bir konu. Hangi belediye başkanı, hangi parti gelirse gelsin, hangi belediye olursa olsun bu çalışmaları yürütmesi lazım. Bu siyasetten ayrı tutulması gereken bir konu” dedi. Büyükşehir Belediyesi tarafından başlatılan Deprem Master Planı’nın bir adım olduğuna işaret eden Hançer, uygulamaya ne zaman geçeceğinin, çalışmaları yürütecek liyakatli kadroları oluşturmanın önemli olduğunun altını çizdi. Çalışmanın ciddi bir mühendislik hizmeti gerektirdiğini vurgulayan Hançer, “Harita mühendisleri olarak biz, veri altyapısı oluşturan bir meslek grubuyuz. Bir yerde kentsel dönüşüm olacaksa öncelikle biz oranın mülkiyet analizini yaparız. Haritasını çıkarır, parselasyonu ve imar uygulamasında görev alırız. Binaların ruhsat sürecinde kontrollerimiz olur. Kat mülkiyetine geçişe kadar diğer meslek disiplinleriyle beraber ortak çalışırız. Bunlar çok ciddi süreçler. Antalya’da zaman kaybetmeden biran önce bunların uygulamaya geçilmesi lazım. 10 yıllık projeksiyon hemen belirlenmeli ve çalışmalara başlanmalı. Acilen bu kentin dönüşümü için adım atılmalı.”
“TEDBİR TARAFINI KONUŞMALIYIZ”
Depremin bir doğa olayı olduğunu vurgulayarak dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yaşanacağının altını çizen Hançer, “Antalya’da da olacak. Bunun Kahramanmaraş, Hatay’da olacağı zaten söyleniyordu. İstanbul’da olacağı da söyleniyor. Sadece ne zaman ve ne şiddette olacağını bilemiyoruz. Burada patinaj yapmak yerine tedbir tarafını konuşmamız lazım. Bizim deprem riski ile kafa yormak yerine bunun tedbir tarafını konuşmamız lazım. Bundan sonra ne yapabiliriz? Onu konuşmalıyız. Çok acı tecrübeler edindik. Depremi şiddetlendiren, hasarı artıran tedbirsizlik, çürük yapı ve çarpık kentleşme. Biz bunu çözebilirsek depremlere karşı kafamız rahat olur. Bu kadar büyük kayıplar vermeyiz” ifadelerini kullandı.
“YAPILMASI GEREKEN TEK ŞEY AKIL VE BİLİMLE HAREKET ETMEK”
Yapılması gereken tek şeyin akıl ve bilimle hareket etmek olduğunu vurgulayan Hançer, “Bizim Japonya veya başka bir yeri örnek almamıza gerek yok. Yapmamız gereken tek şey akıl ve bilimle hareket etmek. Japonya’nın yaptığı da bu. Aklı, bilimi, mühendislik hizmetlerini kusursuz uyguluyor. Bunu uyguladığı için kayba uğramıyor. Bizim yapmamız gereken de bu. Aklın yolu bir. İlimden, bilimden, mühendislikten şaşmadığımızda zaten gerekli tedbiri almış olacağız. Fay hattının nereden geçtiği, hangi bölgenin ne kadar riskli olduğu belli. Fay hatlarını haritaların üzerine işlediğinizde imar planlarınızı buna göre belirleyebilirsiniz. Fay hattının nereden geçtiğinizi görür oraya yapı yapmazsınız. Riski düşük yere yüksek kat verir temelini ona göre ayarlarsınız. Riski yüksek yerde ona göre statik hesaplama yaparsınız. Sağlam yapı yapabilmeniz için öncelikle sağlıklı bir arsa yapısı hazırlamanız gerekiyor ki hangi inşaatı nereye yapacağınız belli olsun. Siz bunu yapamadığınızda insanlar gelişi güzel yapı yapıyor” diye konuştu. HABER: YUSUF KATRAĞ
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim