“Yerli üretici sübvanse edilmeli”
Sektörleriyle ilgili önemli değerlendirmelerde bulunan ATB Meclis Üyeleri, sorunların çözümünde ithalatın çare olmadığını kaydederek yerli üreticinin sübvanse edilmesiyle kalıcı çözümün sağlanabileceğini vurguladı. Yıllardır aynı şeylerin konuşulduğuna dikkat çeken sektör temsilcileri, seçimden sonraki süreçte göreve gelecek siyasetçilerden öngörülebilirlik, sürdürülebilirlik ve belirsizliklerin ortadan kalkmasını beklediklerini açıkladı.
Antalya Ticaret Borsası (ATB) Yönetim Kurulu Başkan Vekili Halil Bülbül ve meclis üyeleri sektörleriyle ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu. Hububat, et ve sütte yaşanan sıkıntılara dikkat çeken sektör temsilcileri, yıllardır aynı şeyleri konuştuklarını ve sorunlara kalıcı çözüm üretilmediğini kaydetti. İthalatın hiçbir zaman sorunların kalıcı çözümünü sağlamadığının altını çizen sektör temsilcileri, çözümün yerli üreticinin desteklenmesinde olduğunu vurguladı. Gıdaya ihtiyaç olduğu sürece tarımdan vazgeçmenin mümkün olmadığına dikkat çeken ATB Yönetim Kurulu Başkan Vekili Halil Bülbül, “Tarım durursa hayat durur” diye konuştu.
“TARIMDAN VAZGEÇMEK MÜMKÜN DEĞİL”
Başkan Vekili Bülbül, “İhtiyaçlar terazisinin tepesinde gıda olduğu sürece tarımdan vazgeçilemez. Dünya hububat üretiminin yüzde 30’undan fazlasını karşılayan iki ülke savaşıyor. Bu bütün dünyayı etkiliyor. Pandemi oldu, her sektör durdu ama tarım ve gıda durmadı. Çünkü, tarım durursa hayat durur” dedi.
“ÇİFTÇİNİN KAFASINDA SORU İŞARETLERİ VAR”
Hububat üretimi yapan çiftçinin, önümüzdeki dönemde ne ekeceği, kaça mâl edeceği ve kaça satacağıyla ilgili soru işaretleri bulunduğunu bildiren ATB Meclis Başkan Yardımcısı Murat Köseoğlu, “Ürün deseniyle ilgili de kayma bekliyoruz. Geçtiğimiz yıl silajda çok büyük sıkıntı yaşadık. Silajların bir çoğu alınamadı, tarlalarda kaldı. Yerine mısıra dönüldü. Çiftçilerin kafasında ne ekeceğine yönelik soru işaretleri var. Bu tamamen bizim hububattaki hasadımızla ilgili olacak” dedi. ATB Meclisi Katip Üyesi Veli Karasu ise, hasat dönemlerinde buğday ithalatının durdurulması gerektiğini belirtti.
“GÜMRÜK VERGİSİ’NDEKİ ARTIŞ, HASADA HAZIRLIK”
31 Aralık 2022 tarihinde sıfırlanan arpa, mısır, buğday gibi hububat ürünleri ithalatındaki Gümrük Vergisi’nin Resmi Gazete’de yayımlanan kararla yüzde 130’a yükseltildiğini hatırlatan ATB Meclis Üyesi Nuri Büyükselçuk ise, “Daha önceden var olan hububat ithalatındaki vergiler 30 Nisan 2023 tarihine kadar sıfırlanmıştı. Buğdayda yüzde 45, arpada yüzde 35 ve mısırda yüzde 25 olan gümrük vergileri 31 Aralık 2022 tarihinde sıfırlanmıştı, 1 Mayıs’tan itibaren yüzde 130 olarak geri geldi. Bu bir nevi hasada hazırlık” dedi.
“REKABET ETTİĞİMİZ DİĞER ÜLKELERLE AYNI ŞARTLARDA OYNAMAK İSTİYORUZ”
Geçen yıl Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO), üreticilerin de kabul ettiği iyi bir fiyat verdiğini söyleyen Büyükselçuk, “Hatta verdiği baz fiyat üzerine TMO’ya yapılan satışlarda buğdayda ekstra teşvik verdi. Şuanda herkes bu yılki fiyatların ne olacağını bekliyor. Şuanda seçim sürecine girildi ama biz seçimden birkaç gün önce buğday fiyatının açıklanmasını bekliyoruz. Seçimden önce açıklanırsa yüksek bir fiyat olacağını düşünüyoruz. Fiyat yüksek olunca da bu kez dünya fiyatlarından uzaklaşıyoruz. Son birkaç yıldır hububatta bu denge sağlanmıştı. Biz sanayiciler olarak buğdaya ve bütün hububatlara dünya fiyatları verilsin, dünya fiyatlarıyla üreticinin maliyetleri arasında ciddi farklılıklar varsa sübvansiyonlar, teşviklerle karşılansın istiyoruz. Dünya artık global bir köy haline geldi. Futboldan örnek verirsek biz de rekabet ettiğimiz dünyadaki diğer ülkelerle aynı şartlarda, aynı kurallarla oynamak istiyoruz. Onlar sahaya 11 kişi çıkıyorsa bizde 11 kişi çıkalım. Maliyetlerden dolayı üreticinin de handikapları varsa devlet bunu desteklesin” şeklinde konuştu.
“DEVLET ZENGİNİN YEDİĞİ EKMEĞİ DE GARİBANIN YEDİĞİ EKMEĞİ DE SÜBVANSE EDİYOR, DAHA FARKLI YOLLAR DENENEBİLİR”
Geçen yıl 7 bin 450 liraya buğday alan TMO’nun, un fabrikalarına 4 bin 500 liraya buğday vermeye devam ettiğini belirten Büyükselçuk, şöyle konuştu:
“Buğdayı verirken bize de bir kota koyarak belli fiyatın üzerinde un satmamamızı istiyor. Böylelikle ekmek fiyatlarının artışı engellenmeye çalışılıyor ama burada tüm nüfusun sübvanse edilmesi var. Devlet, zenginin yediği ekmeği de garibanın yediği ekmeği de sübvanse ediyor. Burada daha farklı yollar denenebilir. Olması gereken gerçekten ihtiyacı olan kesimlerin, dar gelirlilerin, üreticilerin desteklenmesine yönelik adımlar atılmalı. Her şeyin başı üretim. Üretimden asla taviz verilmemeli.”
“BİZ SİVRİSİNEKLERİ ÖLDÜRMEKLE UĞRAŞIYORUZ, ÖNEMLİ OLAN BATAKLIĞI ISLAH ETMEK”
Türkiye’nin 20 yıldan fazla süredir aynı oranda buğday ürettiğini de dile getiren Büyükselçuk, şunları dile getirdi:
“2000 yılından bugüne kadar Rusya’nın buğday üretimi 3 buçuk kat arttı. Biz 20 yıl önce de ortalama 18-19 milyon ton buğday üretiyorduk. 21 milyon ton olduğunda seviniyor, 17 milyon ton olduğunda üzülüyoruz ama 20 kusur yıldır aynı buğdayı üretiyoruz. Tarım teknolojileri, makinaları gelişti, ilaçlama sistemleri değişti. Biz aynı araziden 2 kat daha fazla buğday alabilirsek, müstahsil 6 liraya sattığında mutsuz olduğu buğdayı 4 liraya satsa bile 2 kat fazla buğday aldığı için eline 8 lira geçecek. Böylece ekmek fiyatı da daha uygun hale gelecek, herkes de mutlu olacak. Biz sivrisinekleri öldürmekle uğraşıyoruz, önemli olan bataklığı ıslah etmek.”
“BELİRSİZLİKLERİN KALKMASINI BEKLİYORUZ”
Milletvekili adaylarından beklentilerini de açıklayan Büyükselçuk, “En büyük beklentimiz belirsizliklerin ortadan kalkması. Şuanda maalesef bizim sektörde olduğu gibi pek çok sektörde herkes seçimden sonra dövizin ne, faizlerin kaç olacağını bekliyor. Bu belirsizliklerin kalkması lazım ki, insanlar önlerini görüp yatırım yapabilsinler. Şuanda yatırım kararı almak mümkün değil. Çünkü, krediye ulaşmak mümkün olmuyor… İnsanların önündeki öngörülebilirlik ve sürdürülebilirlikle ilgili soru işaretlerinin kalkması lazım ki insanlar önlerini görüp yatırım yapsınlar. Bu yatırımlar karşısında istihdam oluşsun, istihdamla işsizlik derdinden kurtulalım. İnsanların gelir seviyesi artsın. Bizim beklentimiz öngörülebilirlik, sürdürülebilirlik ve belirsizliklerin ortadan kalkması” ifadelerini kullandı.
“SORUNLAR HEP AYNI”
Tarımda, yıllar önceki sorunların aynı şekilde devam ettiğini dile getiren ATB Meclis Üyesi Tuncay Özden ise, “5 yıl önceki sorunlar neyse bugün de aynı. Bir arpa boyu yol gidilememiş. Sorunlar hep aynı” dedi.
“ETİN KASAP DÜKKANINA GİRİŞ MALİYETİ 310 LİRA”
Et sektöründe Ramazan ayından dolayı biraz hareketlilik yaşandığını belirten Adnan İngeç ise, Kurban Bayramı’ndan dolayı durağanlığa geçildiğini kaydetti. Kesim fiyatlarının sürekli yükseldiğine işaret ederek, fiyatları takip etmeye yetişemediklerini kaydeden İngeç, “235 liraya dana kesiliyor. Bu dananın kasaba maliyeti 310 lira. Bugün piyasada 310 liranın altında alınan etlerde başka bir şey vardır. 310 lira kasap dükkanına giriş maliyeti” diye konuştu.
“ESNAFIN GÜNAHI NE?”
Tarım Bakanlığı’nın yayımladığı bildiriye göre 85 bin canlı hayvan, 4 bin 500 ton karkas et ithalatının açılacağına dikkat çeken İngeç, “500 markete vereceklermiş. 190 liraya kıyma, 210 liraya kuşbaşı satılacak. Diğer esnafın günahı ne? Bu esnaflar ne yapacak?” diye sordu.
“HEP AYNI ŞEYİ KONUŞUYORUZ”
Yerli üreticinin sübvanse edilmesiyle ette yaşanan birçok sorunun çözüleceğinin altını çizen İngeç, “Şimdiye kadar sübvanse yerli üreticiye verilseydi biz bu sorunları çözmüştük. Hep günü kurtarmak için sübvanse yapılıyor. Devlet bunun zararını çekiyor. Aynı kur korumalı mevduat gibi. Biz hep aynı şeyleri konuşuyoruz. Önümüzdeki ay da, seneye de aynı şeyi konuşacağız. Maalesef ithalata bağımlıyız. Hububatçılar da ithalata bağımlı. Onun etkisi ete, süte yansımayacak mı? İnsanların en büyük protein kaynağı et, süt ve yumurta. Bunların halledilmesi lazım. Artık esnaf isyan noktasına geldi” ifadelerini kullandı.
“SÜT PARA ETMEDİĞİ SÜRECE ETTE SIKINTI BİTMEZ”
Yem girdi maliyetlerinin yüzde 55 oranında ithalata bağlı olduğuna da dikkat çeken İngeç, “Döviz kuru seçimden sonra patlarsa, yemci fiyatı yükseltecek. Kasap etin, sütçü sütün fiyatını yükseltecek. Kısır döngü ithalata bağımlı olduğumuzdan dolayı kur dengesiyle alakalı. Süt para etmediği sürece ette sıkıntı bitmez” dedi.
“ÜRETİCİ SÜBVANSE EDİLSE ET VE SÜT FİYATLARINI BU KADAR KONUŞMAYIZ, DAMIZLIK HAYVANLAR KESİLİYOR”
Önceki yıllardaki sorunların aynı devam ettiğini ve çözüm üretilmediğini belirten ATB Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Simav ise, şöyle konuştu:
“Önümüzdeki dönemde göreve gelecek siyasetçilerden beklentimiz süt üretimin sübvanse edilmesi. Yabancı çiftçinin ürününü alıp Türkiye’de tüketiciye sunarken, aradaki zarar Türk üreticisine sübvanse edilse et ve süt fiyatlarını bu kadar konuşmayız. Şuanda maliyetlerin yanı sıra arz-talep dengesizliği var. Talep var et yok. Çözüm ithalat oluyor. Oysa 2 yıl öncesinden süt üreticisi sübvanse edilse, süt veren hayvanlar kesilmese bugün etlik ve sütlük hayvan elimizde olurdu. Et fiyatlarının fırlamasından dolayı hâlâ damızlık hayvanlar kesiliyor. Süt veren inekler kesiliyor.”
“ET İTHAL EDİLİYOR, SAKATAT AÇIĞI ORTAYA ÇIKIYOR”
Et ithalatının çözüm olmadığının altını çizen Simav, et ithalatından sonra sakatat sorununun ortaya çıktığını vurguladı. “Et ithal ediliyor bu kez sakatat, ciğer, işkembe açığı ortaya çıkıyor” diyen Simav, çözümün Türk çiftçisinin desteklenerek yerli üretimde olduğunu kaydetti. Yüksek maliyetlerin sübvanse edilmesi gerektiğinin altını çizen Simav, “Maliyetler yüksekse devlet ya sübvanse edecek ya da üretici için özel bir maliyet sistemi getirilecek. Üreteci gübre, mazot, enerji gibi giderlerini buradan karşılayacak. Başka çaremiz yok. Pandeminin başından beri tarımın önemini hepimiz çok iyi anladık. Etin, sütün, hububatın ne demek olduğunu anladık. Bizim Rusya’ya, Ukrayna’ya bağlı bir hububat sistemimizin olmaması lazım. Yeni nesil üretimlere geçmeliyiz” şeklinde konuştu. HABER: YUSUF KATRAĞ
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim