“8 Mart kadın dayanışmasının sembolüdür”
8 Mart’ın kadın dayanışmasının ve örgütlü mücadelenin sembolü olduğunu vurgulayan Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu Kolaylaştırıcısı Av. Nur Deniz Toklu, “Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu olarak, uzun yıllar kadın mücadelesi sonucunda elde edilen hak ve kazanımlardan bir nebze dahi geriye götürecek her türlü söylem, girişim, eylem ve karanlık zihniyetin karşısındayız” dedi.
Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla basın açıklaması yapıldı. Antalya Adliyesi arka kapısı tarafında yapılan açıklamaya Antalya Barosu Başkanı Av. Hüseyin Geçilmez de katıldı. Açıklamayı okuyan Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu Kolaylaştırıcısı Av. Nur Deniz Toklu, “167 yıl önce 129 kız kardeşimizin, eşit işe eşit ücret mücadelesi için yanarak can vermeyi göze aldığı o 8 Mart’tan günümüze, kadınların eşitlik arayışı halen devam ediyor. Kadınlar, dünyadaki her türlü gelişmeye rağmen; kadının insan haklarını ihlal eden düzenin değişmesi, eşit ve şiddetsiz bir yaşam için haykırmaya, sokağa dökülmeye, mücadele etmeye devam etmekte” dedi.
“DÜZENLEME YAPILMALI”
Türkiye’deki kadınların, seçme ve seçilme hakkını Avrupa’daki çoğu ülke kadınlarından çok daha erken elde etmesine rağmen hali hazırda kendi bedenleri, medeni halleri ve yaşam hakları üzerinde tasarrufta bulunmakta zorlandıklarına dikkat çeken Toklu, “Fransa’da kadınlar, ‘kürtaj’ haklarını Anayasanın güvencesi altına almışlardır. Ancak ülkemizde Anayasa Mahkemesi tarafından Medeni Kanun’daki ‘kadın evlenmekle eşinin soyadını alır’ hükmü ayrımcılık gerekçesi ile iptal edilmiş olsa da yürütme organı yasada oluşan bu boşluğa ilişkin 10 aydır düzenleme yapmamıştır. Kadınlar, yasada oluşan bu boşluk sebebiyle kendi soyadlarını kullanmak için hukuk mücadelesi vermekte” diye konuştu.
“KADINLAR ÖLDÜRÜLMEYE DEVAM EDİYOR”
“2 günde öldürülen 8 kadın cinayeti tesadüf değildir” diyen Toklu, “Bu kadınların tamamı ya evli, ya boşandıkları ya da boşanmaya çalıştıkları erkekler tarafından öldürüldüler. Nafakanın, 6284 sayılı yasanın, medeni haklarımızın tartışmaya açıldığı her dakika kadınlar öldürülmeye devam ediyor. Medeni haklara göz dikenler, anayasal eşitlik ve laiklik ilkesini yok sayanlar, kadınların ve çocukların nafakasına el uzatanlar nedeniyle kadınlar öldürülüyor. Şiddet uygulayanlar cezasız kaldıkça başka failler bundan cesaret alıyor” ifadelerini kullandı.
“MEDENİ YASA YAŞAMSAL ÖNEM TAŞIYOR”
Medeni Yasa’nın yaşamsal öneme sahip olduğunu vurgulayan Toklu, şunları dile getirdi:
“Medeni Yasa; bireyleri, en çok da kadınları ve çocukları, aile içinde iktidarı elinde bulunduranlara karşı korur. Özel ilişkilerde hukukun üstünlüğünü Medeni Yasa güvenceye alır. Bu haliyle yasa, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından yaşamsal önem taşır. Evlenme yaşı, evlenme ve boşanma prosedürleri, evlilik içinde edinilen malların kime ait olacağı konuları kişisel hayatlarla ilgili, ancak politik konulardır. Kişisel özgürlüklerin kısıtlanmasında, aile içi ilişkilerin düzenlenmesinde hangi kuralların, hangi gerekçe ile uygulanacağı yaşamsal bir tercihtir. Tam da bu nedenle Medeni Yasa’daki aile hukuku bölümü 2002 yılında yeniden düzenlenmiş, günün ihtiyaçlarına uygun hale getirilmiştir. Aile reisliğine dayalı model terkedilerek, haklar ve sorumluluklarda eşitlik ilkesine dayalı bir aile modeli getirilmiştir. Yeni Medeni Yasa ile ev içi emeğin ve çocuk bakımının yasal karşılığı tanınmış, edinilmiş mallara katılma rejimi ile eşit paylaşım ilkesi getirilmiştir. Evlilik süresince sarf edilen fiziksel ve duygusal emek sayesinde, erkeklerin zorunlu masraflarından tasarruf ederek zenginleştiği, kadınların ise emeklerini ve hayatlarını vererek yoksullaştığı cinsiyetçi aile sisteminin sona ermesi yasal güvenceye kavuşturulmuştur. Ancak bugün, Medeni Yasa’nın içerdiği eşitlik ve eşler arasında dayanışmaya dayalı aile modeli, toplumu yanıltıcı argümanlar ileri sürülerek yok edilmeye çalışılmaktadır.”
“LAİKLİKTEN VAZGEÇMİYORUZ”
Medeni Yasa ile elde edilen kazanımların bütün olduğunu kaydederek, bu bütünün bir parçasına yönelen saldırının aslında bütünü hedef aldığını söyleyen Toklu, “Sadece nafaka değil, kadınların izin almadan çalışma, yerleşim yerini belirleme, aile konutunu eşiyle birlikte seçme hakları ile mirasta, mülkiyette, edinilen malların paylaşımında eşitlik, evlilik birliğini yönetmede, evlat edinmede, velayette veya vasi olmada eşitlik gibi haklar da tehlikededir. Laiklik ise kamusal ilişkiler kadar özel ilişkileri de düzenleyen bir ilkedir. Yaşam için, özgürlük için, eşitlik için laiklikten vazgeçmiyoruz. Laiklik ilkesini özel hayatta güvenceye alan Medeni Yasa’yı savunuyoruz” açıklamasında bulundu.
“8 MART SEMBOLDÜR”
8 Mart’ın kadın dayanışmasının ve örgütlü mücadelenin sembolü olduğunu vurgulayan Toklu, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Kadınların yıllardır büyük bir inançla ve azimle sürdürdüğü mücadelede bugün kadının, erkekle yaşamın her alanında eşit konumlandırılması gerektiğinin vurgulandığı, cinsiyete dayalı ayrımcılık ve şiddetin son bulmasının ve kadının insan haklarını ihlal eden düzene karşı gelinmesine devam edileceğinin haykırıldığı gündür. Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu olarak; uzun yıllar kadın mücadelesi sonucunda elde edilen hak ve kazanımlardan bir nebze dahi geriye götürecek her türlü söylem, girişim, eylem ve karanlık zihniyetin karşısındayız. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında kadınların sanat, spor ve bilim alanlarında uluslararası arenada elde ettiği başarılar bu anlamda hepimize güç veriyor. Kadın haklarının teminatı olan laikliğe bağlılıkla dayanışmamızı sürdüreceğimizi, yitirdiğimiz canlarımızı anarak mücadelemize devam edeceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.” HABER: EROL YILDIZOĞULLARI
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim